BODY A { TEXT-DECORATION: none } A:hover { TEXT-DECORATION: none } Ünyeli Ağzı,Değimleri,Lügatcesi

Ünye Lügatçesi

Ünye'de ve yakin çevresinde kullanilan bu bölgeye has çok sayida kelime vardir. Bu kelimelerin çogu Türkiye Türkçesinin esasini teskil eden Istanbul Türkçesinde kullanilmamaktadir. Bir kisim kelimeler ise, Istanbul Türkçesinde mevcut olmakla beraber, Ünye agzinda o kadar farkli sekilde söylenmektedir ki, ayri bir kelime olarak degerlendirilmesi zaruri hale gelmektedir. Son on yillar içinde, ülke içindeki ulasimin kolaylasmasi ve göçün artmasi, sehirlesme oraninin yükselmesi, sesli ve görüntülü yayin organlarinin çogalmasi sonucunda mahalli agizlar giderek hususiyetlerini kaybetmeye, terkedilmeye ve unutulmaya baslanmistir. Yirmili yaslar ve altindaki bir çok Ünyelinin mahalli agzi ve kelimeleri pek az bildikleri görülmektedir. Mahalli kelimeler ve agiz özelliklerinin tesbit edilmesinin ne kadar önemli oldugu açiktir.

Ünye kelimeleri büyük oranda tarihi Türk lehçelerine dayanmaktadir. Bu kelimelerin önemli bir kismi, degisik orandaki söyleyis farkliliklari ile birlikte Anadolu'nun ve Türk dünyasinin çesitli yerlerinde kullanilmaktadir. Meselâ "dav" (dag) kelimesi Ünye agzinda "orman" karsiligi olarak kullanilmaktadir. Bu mânâ tarihi Orta Asya Türk lehçelerinde mevcut oldugu gibi, günümüzde Türk dünyasinin en uzak kösesini teskil eden ve Türkiye Türkçesi ile pek az benzerligi olan Yakut Türkçesinde de yasamaktadir. Bir kisim kelimeler ise, tarihi Türkçe metinlerde geçmekle birlikte, günümüzde baska yörelerde kullanilmamaktadir.

Osmanli Türkçesinde bulunan Arapça ve Farsça menseli kelimelerden bazilarina Ünye agzinda, günümüz Istanbul Türkçesinden farkli mânâlar yüklenmis olarak, yahut ayri kelime sayilacak ölçüde ses degisimine ugramis olarak rastlanmaktadir. Osmanli Türkçesinde mevcut oldugu halde günümüz Istanbul Türkçesinde terkedilmis olan bazi Arapça ve Farsça kelimelere de Ünye agzinda rastlamak mümkündür

Bunun yani sira, Türkçe disindaki dillerden Osmanli Imparatorlugu devrinde alinmis gibi görünen bazi kelimeler de vardir. Bu kelimeler daha ziyade Ünye sehir agzinda görülmekte olup, çogu denizcilikle ilgilidir. Ses yapisi itibariyle bu kelimeler Rumca'dan geçmis gibi görünmektedir. Ayrica, Ünye bölgesine yerlesen Kafkasya asilli Müslümanlardan alinmis gibi görünen az sayida kelime vardir. Bu kelimelere bir örnek "aznahur" kelimesidir. Son asir içinde bati dillerinden geçip mânâ kaymasina ugrayip mahalli hüviyet kazanan bazi kelimeler de vardir. Bu kelimelere "tiyatora" örnek olarak gösterilebilir.

Ünye kelimeleri sözlügü ile ilgili malzeme toplamaya 10 yil kadar önce basladik. Tesbit edilen kelime, deyim ve atasözleri kaydedilip dogrulama islemi yapildiktan sonra, alfabetik olarak bilgisayar ortamina kaydedildi. Bilindigi gibi, bazi kelimelerin söylenisinde köyler, hatta mahalleler arasinda bile farkliliklar görülebilmektedir. Bu lügatçede kullanilan malzemenin toplanmasinda ve telaffuzun tesbitinde Ünye sehir agzi ile Saylan köyü Hüsemli mahallesinde kullanilan agiz esas alinmistir. Bunlarin yani sira, Ünye'nin diger yörelerinden alinan malzeme de degerlendirilmistir.

Istanbul Türkçesinde kullanilan kelimelerin pek çogu Ünye agzinda önemli ses degismelerine ugramaktadir. Ses degisimine ugrayan bu kelimeler ayri kelime olarak degerlendirilmemistir. Ünye agzinda meselâ "baba" "buba"ya, "köy" "köv"e, "mescit" "meçit"e dönüsmüs olarak kullanilmaktadir. Bunlarin hiç biri ayri kelime sayilmamis ve lügatçemizde yer verilmemistir. Öte yandan, ses degisimi çok ileri seviyede olan ve ilk anda Istanbul Türkçesindeki aslinin ne oldugu anlasilamayacak kadar degisime ugramis olan az sayida kelime lügatçemize alinmistir. Meselâ lügatçemize aldigimiz "damakkâr" kelimesi asli "tamahkâr" olarak Istanbul Türkçesinde mevcuttur. Fakat taninmasini zorlastiracak ölçüde belirgin ses degismesi oldugu ve mânâ farklilasmasi da bulundugu için, ayri kelime olarak degerlendirilmesi gerekmistir. Bazi kelimeler ise Istanbul Türkçesine göre ses degisimi hiç olmadan belirgin mânâ kaymasina ugramislardir. Meselâ "seyir" kelimesinin Ünye agzinda ugradigi belirgin mânâ farliligi onun ayri bir kelime olarak degerlendirilmesini zaruri kilmistir.

Lügatçemizde, kelimeler Ünye agzindaki telâffuzla verildigi için, anlamayi kolaylastirmak maksadiyla Istanbul Türkçesindeki söylenis köseli parantez içinde gösterilmistir. Genizden gelen n sesini göstermek için (ñ) isareti kullanilmistir. Bütün gayretlere ragmen, bazi kelimelerin mânâsini bulmak mümkün olmamistir, veya bulunan mânâ süphelidir. Daha çok lâkap olarak kullanilan bu tip kelimelere simdilik lügatçede yer verilmemistir. Eksiksiz ve kusursuz olmadigini bildigim bu lügatçe basta esim Dr. Ayse Güney olmak üzere çok sayida Ünye dostunun yardimlari ile derlenmistir. Hepsini sükranla aniyorum. Ileride daha kusursuz hale gelebilmesi için, okuyanlarin tesbit ettikleri eksik kelimeleri ve farkli mânâlari bana bildirmelerini rica ediyorum.

Kaynak:Dr. Mürselin GÜNEY
e-mail: murselin@yahoo.com <mailto:murselin@yahoo.com>
A HARFI

aacu: agabey
aahorda:
iste surada
aari:
vasitasiyla, yoluyla, izleyerek "ameleler geçi yolundan aari gittiler."
aavorda:
bk aahorda
abrul besi:
eski nisan ayinin besine rastlayan firtina günü
abrul:
eski nisan ayi
abu:
abla
aceske:
diz altina kadar uzanan, dar, körüklü bir çesit çizme
aci findik:
erken olgunlasan bir findik çesidi
acimak:
odun ve kerestenin vasfini kaybedip çürümeye dönmesi
acimuk:
tadi acimsi olan
acimuk:
yabani bir ot
agaç tokaç:
çalilik, dikenlik ve düzensiz arazi
agiz öykünmek:
birinin söyledigi sözü onu kizdiracak sekilde bozarak tekrarlamak
aglamsuk:
aglamaya meyilli, çok aglayan
aha:
iste bu
ahacuk:
iste burada
ahrinda [âhirinda]:
en sonunda, nihayet
ak armut:
bir armut çesidi
ak kirez [ak kiraz]:
pembemsi kirmizi renkli, lezzetli bir kiraz çesidi
ak üzüm:
beyazimsi, sulu ve mayhos bir üzüm
akillu [akilli]:
küçücük "akillu usaktan zopa yemiye utanmii mun?"
aklan:
orman içlerinde sel akisiyla meydana gelen tabii yol
aksirak:
mükemmel, âlâ
akulca:
bk akillu
alaboz kirez [alaboz kiraz]:
geç olgunlasan bir kiraz çesidi
aladana:
sirti benekli, uzun duyargalari olan kinkanatli bir böcek
alaf:
hayvan yiyecegi olan kuru bitkiler
alamuk:
havanin kâh günes açip kâh bozmasi hali
alarmak:
kirmizilasma, meyvanin kizarmasi
alçaarek:
kisa boylu, alçak, basik
aldangoç:
sasirtma, aldatma
algon:
lagim çukuru
alku:
ceviz meyvasinin yesil renkli dis kabugu
alkum:
iki elle bir avuç miktari
amel:
ishal
ana:
sirkenin yüzeyinde olusan tabaka
ana-giz gavmu:
gelin olan kizin dügünden sonra anne evine yaptigi ziyaret merasimi.
anca:
az önce / ancak
ancaki:
deminki, biraz önceki
andir galmak:
ölmek, kahrolmak, kiymetten düsek
andir goymak:
bir kisiyi veya esyasi degersiz saymak
andir:
kötü ve ise yaramaz esya
aniim:
azlik veya küçüklük ifade eden ünlem "aniim! baa u gadacuk mu börek ayirdiiz?"
añnalamak:
esek ve benzeri hayvanlarin sirtlarini kasimak için yende yuvarlanmalari
arma:
besibirlikten daha büyük bir altin
arma:
av tüfegi mermilerinin yerlestirildigi fiseklik
artin armut:
bir armut çesidi
asarmak:
esirgemek, korumak, bir bitkinin çevresindeki baska bitkileri ortadan kaldirmak.
asil tüllü [asil türlü]:
çesit çesit
asuda:
bir çesit muhallebi
as:
karalahana ve misir çekintisi ile yapilan bulamaç kivaminda yemek.
aslu firma [asili hurma]:
trabzon hurmasi diye bilinen, çekirdeksiz, tatli ve iri meyva.
assaa göt [asagi göt]:
egimli bir arazinin alt ucu
avrupa armudu: bir armut çesidi
avu [agu]:
zehirli mantar.
ayikmak:
bir seyin farkina varmak, gafletten kurtulmak
aykuru [aykiri]:
çaprazlama
azinsamak:
az görmek.
aznahur:
azgin, korkunç, heybetli, azman
Kaynak: Dr. Mürselin GÜNEY

Pıtık :Misket
Pisik :Kedi
Darı .:Mısır
Bölce  : Fasulye
Balcan.:Patlıcan
Camış :Manda
Fıraklu :Tahta çit
Dirlik   : Düzen 
Pilistira :Mutfak önlüğü
İlistir    :Süzgeç
Hemşüre :Kızkardeş
Kütmen   :Sekmen
Pinnik-Pinek :Kümes
Yapacak :Sofra
Peşkir      :Havlu
Kelem      :Beyaz lahana
Pancar      :Kara lahana
Muşmula   :Yeni dünya
Cıbır    :Fakir
Seyir    :Komik
Işkın     :Filiz
Goruk   :Boş fındık
Bostan  :Salatalık
Geme    :Büyük fare 
Çitil       :Geçimsiz
Ecras     :Altın takılar
Demincek  :Az önce
Badal      :Basamak
Gubat      :Kötü
Goğuz     :Tam dolmamış
Civil        :Çok küçük
Bilerzik    :Bilezik
Ecinni       :Cinler
Yama       :Yokuş  
Mil            :Tığ
Musandıra  :Yüklük
Gıdık          :Küçük sepet
Göden        :Kurbağa
Gozak        :Ham,olmamış
Çapula       :Dikme ayakkabı
Çökelik      :Çökelek
Tam           :Ahır
Mada         :İştah
İkbala        :Şans
Çember     :Yemeni
Kopça       :Düğme
Tirmit        :Mantar
Hey           :Büyük sepet
Eyce         :Babaenne
Dey da...   :İşte orda
Haçan       :Ne çabuk(Ne zaman)
Hışır          :Eski
Töslük       :Saçın ayrım yeri

DEYiMLER VE BULMACALAR
- Davun çıksın (almasın)
        - Kara gölden kar bağışladı
        - Ecinniye külahı ters giydirir
        - Kan kusar kızılcık şerbeti içtim der.
        - Atın tepmeyeni, eniğin kapmayanı yoktur.
        - Parası olan kâ yer, durur durur tâ yer.
        - Bir tuttum, iki yırttım (Mısır)
        - Dağa gider seslenir, eve gelir yaslanır(Balta)
        - Urgan gibi boyu var, urgan gibi eni var(ırmak)
        - Yol üstüne saç koydum, geleni gideni aç koydum(Ramazan)
        - Küçük mezar, dünyayı gezer (Ayakkabı)
        - Dışı kazan karası, içi peynir beyazı (Kestane)
        - Dağdan gelir, taştan gelir, beş bıyıklı eniştem gelir(Töngel)